CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Türkiye'de millet iradesinin bulunmadığını savunarak, "Millet iradesinin oluşması için milletin kendi vekilini, kendi belediye başkanını kendisi seçmesi gerekiyor" dedi.
Tekin, İstanbul Aydın Üniversitesi ile Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü (IRI) işbirliğinde İzmir Hilton Otel'de düzenlenen Siyaset Akademisi toplantısında yaptığı konuşmada, sosyal devletin doğduğu günden itibaren tüm vatandaşların sağlık ve eğitim ihtiyaçlarını karşılamak, insanların yaşamlarını idame etmesine olanak sağlayacak iş imkanlarını sunmakla mükellef olduğunu söyledi.
Hazırladıkları "Öteki Türkiye Raporu"na göre, Türkiye'de tüm vatandaşların vergi ödeyerek sorumluluklarını yerine getirdiğine işaret eden Tekin, "Hepinizin boynunda vergi levhası var. 76 milyon yurttaş eşit vergi ödüyorsa neden devletten eşit hizmet alamasın? Yurttaş üstüne düşebilecek tüm sorumluluklarını yerine getiriyor, adına sosyal devlet deniyor" diye konuştu.
Türkiye'de sendikalılaşma oranının son yıllarda dramatik bir düşüş kaydettiğini, çok sayıda çalışanın iş kazalarında yaşamını yitirdiğini vurgulayan Tekin, aile sigortasını hayata geçirmenin CHP'nin önemli hedefleri arasında yer aldığını kaydetti.
- "Siyasi Partiler Kanunu değişmeli"
Oturumda katılımcıların sorularını da yanıtlayan Tekin, CHP'nin yerel seçimler öncesinde aday belirleme çalışmalarına ilişkin soru üzerine, çeşitli bölgelerde ön yoklamalar yaptıklarını anlattı.
Aralık ayında İstanbul'un 16 ilçesinde ön yoklama gerçekleştireceklerini kaydeden Tekin, şöyle konuştu:
"Bütün bunlar, siyaseten aspirin tedavisidir. Bunlar yanlış, hiçbir şey olmayınca en kötüsünü uygulamaya çalışıyoruz. Dünyada, muhtarlarınızı nasıl seçiyorsanız belediye başkanlarınızı ve milletvekillerini de öyle seçiyorsunuz. Türkiye'de millet iradesinin oluşmuşluğu söz konusu bile değildir. Millet iradesinin oluşması için milletin kendi vekilini, kendi belediye başkanını kendisi seçmesi gerekiyor. Ankara'dan tayinli geliyorsa vali kadar, kaymakam kadar kıymeti vardır, onun seçilmişliği tartışma konusudur. Gelin siyasi Partiler Kanunu'nu değiştirelim."
Tekin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı sorusuna ise "Bunları her gün konuşuyoruz. Öteki Türkiye'yi konuşalım. Su akar mecrasını bulur" yanıtını verdi.
İzmir'de belediyenin siyasi iktidar ile aynı partiden olmayışının hizmetlerde sıkıntıya yol açtığına yönelik iddaların hatırlatıldığı Tekin, bu algının bilinçli olarak halka yerleştirilmek istendiğini, plan dahilinde insanların mağdur edilmemesine yönelik çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
Tekin, demokratikleşme paketine yönelik görüşlerinin sorulması üzerine, "Pakete, demokratikleşme paketi demek, demokrasiye hakarettir. Hangi insan hakları kriterleri varsa Türkiye'de de bütün insanların bunlara sahip olmasını istiyoruz. Demokrasi örgütlü toplum demektir" cevabını verdi.
Tekin, dershanelerin özel okullara dönüştürülmesini kolaylaştıracak çalışmaya yönelik soruya ise şu yanıtı verdi:
"Eğitim sisteminin ne kadar çürüdüğünün en temel meselelerinden bir tanesi budur. Sanki tüm meseleler çözüldü, hiç sorun yokmuş gibi bunu kaldırmak çok doğru değil. Elbette kaldırılmalı ama eğitim sisteminizi değiştirirsiniz dersaneye ihtiyaç duyulmayacak duruma gelirse itiraz yok. Şırnak, Ardahan ve Bayburt'ta üniversiteye giren gençlerin yüzde 93'ü dersaneye gittiği için üniversiteye girebilmiş. Demek ki dersane bir ihtiyaç. Ne zamana kadar ihtiyaç? Bu sorunları bitirirseniz ihtiyaç olmaktan çıkar. Siyasal hesaplaşma içinde eğitimi bu duruma getirmemiz doğru değildir."
Üniversitelerin siyasetin dışında olmasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Tekin, "İnsanların doğal haklarının kullanılması demokrasiye ve Türk siyasetinin geleceğine katkıdır. Neden siyasetin içinde olmasın? Memura, üniversitelere, iş dünyasına 'Siyasetin içinde olamazsın' deniyor. O halde kim olacak siyasetin içinde? Siyaset bizim gibi kasaplara kalıyor" dedi.
Tekin, toplumun vicdanı olarak değerlendirdiği Gezi Parkı odaklı gelişmeleri, herhangi bir siyasal yapıya hapsetmenin yanlış olacağını sözlerine ekledi.
- "Sanayi çeşitlenmeli"
MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ise AK Parti'yi üst üste iktidara taşıyan seçmenin, ekonomik kaygılarla oy kullandığını belirtti.
İnşaat sektörünün Türkiye'nin üretimde motor sektörü olduğuna dikkati çeken Türkeş, "İnşaat birçok sektörü güçlendirir ve hareketlendirir ama ölü yatırımdır. Ekonomide yeni bir değer ortaya koydurmaz. Türkiye'nin, inşaat haricinde ekonomisin, sanayisinin olması lazım" dedi.
Hükümetin en önemli argümanının, ülkenin küresel ekonomik krizden etkilenmediği olduğunu savunan Türkeş, şunları kaydetti:
"Kriz değmedi deniyor. 2002'de ekonomik kriz yaşandı. 57. hükümet ekonomik tedbirler aldı. Alınan acı ekonomik tedbirlerin faturası seçimde koalisyon partilerinden çıktı. AK Parti hükümetinin tek ekonomik başarısı, 57. hükümet dönemde alınan ekonomik tedbirleri değiştirmemesi ve harfiyen takip etmesidir. Yeni bir önermesi ve ekonomik modeli yoktur. Bankacılık sisteminin kendini toplamaya başladığı 2008'de küresel ekonomik kriz patladı. Türkiye halihazırda tedbir almış gibiydi ve ondan rahat geçirdi krizi. Kişi başına düşen milli gelirin arttığı açıklanıyor. 7 bin dolarken ertesi sene 15 bin dolara çıktığını açıkladı bakanlar. Sizin ya da tanıdıklarınızın gelirinin ikiye katladığını gördünüz mü? Kişi başına milli gelir ikiye katladı ama kimin katladı? İkiye katladıysa bir yerin katlanması lazım. Demek ki başka cambazlık var. İnsani gelişme endeksi diye yeni bir endeks var. Buna göre, insanların, refah, demokrasi ve hukuktaki duruma bakınca Türkiye'nin karnesi çok iyi değil."
Muhabir: Zeynep Özbay
Yayınlayan: Mehmet Yılmaz Güldaş