Türk Edebiyat dünyasına kazandırdığı eserler ile hem Bodrum, hem de Türkiye'nin önemli edebiyatçılardan biri olan Cevat Şakir'in şiirlerini yazdığı, geçmişte "Balıkçının Pansiyonu" olarak bilinen tarihi binada hizmete açılan By Eskici Bodrum’un kültür sanat faaliyetleri Mehmet Teoman Fotoğraf sergisi ile başlıyor.
Bugüne kadar gerek Türk Pop Müziğine kazandırdığı ölümsüz sözlerle, gerek sahneye koyduğu muhteşem eserlerle çok çeşitli alanlardaki sanatçı kişiliğini ortaya koyan Mehmet Teoman, By Eskici Bodrum'da bir sergi açmaya hazırlanıyor. Bodrum Barlar Sokağı'nda geçtiğimiz yaz başında açılan By Eskici'de her hafta Çarşamba günleri 45+lar isimli konsept bir gece düzenleyerek, geceye katılanlara 45'liklerden oluşan şarkılarla müzik ziyafeti çeken Mehmet Teoman, Bodrum'da çektiği fotoğraflardan derlediği 20'ye yakın fotoğrafıyla 27 Aralık tarihinde By Eskici'de fotoğraflarını sergileyecek.
Fotoğraf sanatına olan ilgisinin aslında bir tesadüf olduğunu söyleyen Mehmet Teoman, ilk fotoğraf makinesini alarak, tamamen kendi tarzında fotoğraflar çekmeye başladığı serüvenini, kısaca şu şekilde dile getiriyor.
"Benim fotoğraf makinasıyla tanışmam biraz değişik oldu. Hepsinden önce biraz daha geriye dönüp beni bu serüvene hazırlayan şartlar ve benim "Bunalım Dönemim" olarak adlandırdığım geçmişe bir yolculuk yapmamız gerek. 2007'de çok hızlı akan hayatımda gittikçe yorulduğumu ve geri çekilmemi gerektiren bir sürece girmem gerektiği hissine kapıldım. Gece hayatı, prodüktörlük, şarkı sözü yazarlığı, organizatörlük, süpervizörlük derken gerçekten kendimi çok parçaya ayrılmış hissettim. Bir bütün değildim. İşte bu nokta da geri çekilme kararı aldım. Dinlenmeye ihtiyacım vardı. Gerçekten bir anda kendimi hepsinden soyutlayıp kenara çekildim. İşte o dönem benim için de bir dönüm noktasıydı. Fark ettim ki, insan yok olunca, hayatta hiç bir şey değişmiyor. Hayat kendi hızıyla akıp gidiyor. Hani insanlar der ya ben ölünce arkamda kalanlar ne yapacak? Her şey nasıl olacak? İşte ben de öyle kenara çekildim, perdelerimi kapattım ki, canlı canlı ne olacağına tanıklık ettim. Edindiğim deneyim neydi biliyor musunuz? Koca bir hiç. Hayat kendi hızıyla akıp gidiyor. Sizin varlığınız veya yokluğunuz hayatta bir şey değiştirmiyor. İşte bunu yaşayınca kendime döndüm. Artık tamamen kendim için, kendi zevkim için yaşamaya karar verdim. Her şey yolunda giderken alıştığım yeni hayat düzenimde sürekli bir eksiklik varmış gibi hissediyordum. Yerine koyamadığım neydi bu yeni hayatımda diye düşünürken, bir arkadaşıma yaptığım ziyaretin de hayatımda eksikliğini hissettiğim şeyin cevap olacağından bihaberdim. Ziyaret ettiğim arkadaşım, doğum gününde babasından aldığı hediyeyi bana gösteriyordu. Bana sürekli bir takı şeyler söylüyor makineyle ilgili. Ama o güne kadar benim fotoğrafla alakalı hiç bir ilgim olmadığından, bir kulağımdan girip, diğerinden çıkıyordu.
Arkadaşımın yanından çıkıp da eve gittiğimde, bende eksikliğini hissettiğim şeyin arayışına da devam ediyordum. Kendi kendime düşünüyordum. “Artık yazmıyorsun, çizmiyorsun, kenara çekildin, kimseyle görüşmüyorsun..." gibi bir sürü düşünceyle boğuşurken, bir anda "Evet" dedim. "Yaratmıyorsun. Sen yaratıcı olmayı seviyorsun." Derken arkadaşımdan da gelen bir takım bilgiler doğrultusunda içimdeki boşluk için fotoğraf yeterli miydi? "Acaba" dedim.
Aslında en büyük endişem, içimdeki duyguları sözlerle dile getirmeye alışan ben, bir donuk karede bu hisleri dile getirebilir miydim? İşte en önemli soru bu oldu benim için. Bir anda internetten fotoğraf makinelerini araştırmaya başladım. Sonrasında orta karar, öyle çok iyi olmayan bir makine aldım. Hemen kutusundan çıkartıp, kendimi sokaklara attım. Hayatımda ilk defa kullandığım ve hiç bilmediğim makinemle, en iyi bildiğim Eminönü, Köprü altı, Karaköy, Beyoğlu'nun arka sokakları derken adım adım fotoğraf çekmeye başladım. Hiç eğitimini almadan, kimseye danışmadan bu serüvene başladım. Çektiğim fotoğrafları internet üzerinde çeşitli paylaşım sitelerinde paylaşıp, eğitim almış ve bu işle gerçekten uğraşan emek harcayan kişilerin değerlendirmesine sundum. Buradan aldığım etki ve tepkiler çok enteresandı. Beni hiç tanımayan, gerçek kimliğimi bilmeyen insanlar, bana inanılmaz övgüler yağdırmaya başladılar. Yarattığım kompozisyonlara çok iyi tepkiler veriyorlardı. İşte benim dönüm noktam da fotoğraf oldu. Beni hayata yeniden bağlayan, yeni bir heyecan duyduğum, yeni yaratma alanım oldu."
Kendini bir sokak fotoğrafçısı olarak nitelendiren Mehmet Teoman, kendisinde güzel hisler uyandıran her objenin, her insanın, her canlının o anını ölümsüzleştirmenin, kendi duygularının bir dışa vurumu olduğunu söylüyor. İlk kişisel sergisini, İstanbul'da Asmalı Mescit'te bir işletmesi bulunan arkadaşının ısrarı ile açtığını belirten Mehmet Teoman, bu serginin de kendisi için bir dönüm noktası olduğunu ifade ediyor. İkinci Sergisini Cunda Adası'nda, üçüncü kişisel sergisini de Cihangir'de açan Teoman, bugüne kadar sayısını hatırlayamayacağı kadar karma sergiye de katılmış.
"Hayat bana mutlu olmadığım hiçbir şeyi yapmamam gerektiğini öğretti." diyen Mehmet Teoman, 2013 yılında Bodrum'a taşındığında ise fotoğrafın farklı bir boyutuyla tanıştığını söylüyor.
"Fotoğraf bir arkadaşımın da dediği gibi, benim şarkı sözlerimi objektifimle yazdığım yeni yaratma alanım olmuştu. Her fırsatta sokaklara çıkıp fotoğraf çekmeye çıkıyor, çektiğim fotoğraflarda da kendimi buluyordum. 2013 yılında Bodrum'a geldiğimde ise bildiğim her şey değişti. Sokak fotoğrafçısı olan ben Bodrum Sokaklarında çekecek bir şey bulamıyordum. Sürekli elimde makinem gezip dolaşıyordum. 40 yıl boyunca altımda motosikletimle doğanın içinde gezip, doğayı tanıdığımı sanan ben, Bodrum'da gerçek doğayla tanıştım. Günden güne, doğaya olan ilgim artıyor ve doğa da beni kabulleniyordu. Hatta doğa beni keşfetti, beni içine çekti diyebilirim. Benim için bambaşka bir deneyim. Adeta bir mucizeydi. Gün doğumu gün batımı, derken, ben, Güneşle, Ay’la, Denizle Ağaçlarla… adeta konuşur oldum. Birlikte flört ediyorduk. Sürekli bir senaryo yazıp, anında onu ölümsüzleştiriyordum. Bu da benim için inanılmaz bir deneyim oldu. Ben doğaya hayrandım. O da bana mucizelerini sunuyordu adeta. Son iki sergim de aslında Bodrum fotoğraflarımın yer aldığı sergilerimdi."
Sokak fotoğrafçılığından, doğa fotoğrafçılığına geçiş yapan Mehmet Teoman, Sokak fotoğrafçılığında zaman zaman çektiklerinin tekrara düştüğünü ve/veya çekecek bir şey bulamamak gibi kısıtlandığını, doğa fotoğrafçılığında ise, her gün aynı açıdan çekilen bir fotoğrafın bile günden güne farklı bir manzara olarak fark yarattığını söylüyor. Her gün güneşin doğumunu karşılayıp, fotoğraf çekerek güne başlayan Mehmet Teoman, gün batımına kadar güneşin kendisine oynadığı ışık oyunlarını, doğanın ve canlıların kendine sunduğu güzel anları kendi yaşadığı duygularla, kendi yazdığı hikayelerle bütünleştirip, o anı ölümsüzleştirdiğini söylüyor.
Çektiği fotoğrafların büyük çoğunluğunu kendi kişisel Facebook sayfasında paylaşan Mehmet Teoman, fotoğraflarında kendi yaşadığı duyguları şimdilik sadece burada dile getirdiğini ve bu konuyla ilgili ciddi bir dijital albüm hazırlığında olduğunu belirtti. Henüz albüm için fotoğraf seçkilerinin devam ettiğini belirten Mehmet Teoman, kişisel web sitesinde ve çıkarttığı albümde hem fotoğrafları, hem de o fotoğrafı çekerken yaşadığı duygularını, herkesle paylaşmak için sabırsızlandığını belirtti.
Mehmet Teoman, By Eskici'de yapacağı sergisinde Bodrum'da yaşadığı hikayeleri anlatacağını söylerken, sergi için By Eskici'yi tercih etmesinin nedenlerini de şu şekilde anlattı.
“Dedim ya daha önce. Hayat bana keyif aldığım şeyleri yapmamı öğretti diye. İşte o nedenle Haftada bir gün By Eskici'de müzik yapmayı seviyorum. Sevme nedenim her şeyden önce işletmedeki genç arkadaşlarımın heyecanları ve bu mekanın sıradan bir eğlence kulübü olmaması için gösterdikleri üstün gayret. By Eskici olarak açılan bu yer aslında hepimizin yakından tanıdığı Halikarnas Balıkçısı, yani Cevat Şakir'in şiirlerini yazdığı mekân. Bu mekânda adeta bir büyü var. İlham perisinin yuvası sanki. Her saat bambaşka bir manzara ile sizi kucaklayan, size eşsiz güzellikte anlar sunan bu mekân, aynı zamanda yarattığı alanlarıyla kitabınızı okuyabileceğiniz, kaliteli müzik dinleyebileceğiniz, tarihinde "Balıkçının Pansiyonu" olarak nam salan, birçok sanatçıya ilham veren, içerisinde birçok yaşanmışlık barındıran bir mekan. Sevgili Murat Oğan da bu mekânın değerini bilen, sadece gece kulübü değil, bir kültür sanat evi gibi de işlemesini sağlayan değerli biri benim için. O nedenle de sergimi açmak için haftada bir gün keyif aldığım ve hislerimi müzik ile misafirlere aktardığım bu mekândan daha iyisi olamazdı. Bu yolda bir ilk olacak olan ve 27 Aralık'ta açılacak bu sergimde eminim Bodrum'da yaşayan herkes, kendinden hikâyeler de bulacak, hatta benim fotoğraflarıma yeni hikayeler de yazacaklar. “