Son Fetullahçı darbe girişimi ve onu bastırma hareketi üzerine kafalarımızda oluşan sorular ve bunlara doğru veya doğruya en yakın yanıtlar şunlardır kanısındayım.
1.Bu kalkışma kendi konumunu güçlendirmek için Tayyip Erdoğan tarafından senaryosu yazılan bir tiyatro mudur?
Hayır. Değildir. Kimse böyle büyük riskler taşıyan bir mizansen yapmaz. Darbe girişimi zaten hükümetle uzun süredir kavgalı olan Cemaatin son fakat işini şansa bağlayan bir kalkışmasıdır.
2.Tayyip Erdoğan bu darbeden güçlü olarak mı çıkmıştır?
İlk görünüm öyle ise de Erdoğan bu darbeden siyaseten yaralı olarak çıkmıştır. Fanatik AKP’lilerin ona olan bağlılığı artmıştır fakat kamuoyunun geniş kesimlerinde Fetullahçıları besleyip büyüttüğü, onlara her istediğini verdiği ve devleti hakkaniyetle yönetemediği gibi eleştiriler artmıştır.
3.AKP’lilerin meydanlarda “demokrasi nöbeti” tutmaları nasıl karşılanmalıdır?
İçinde barındırdığı bazı olumsuzluklara rağmen olumlu karşılanmalıdır. Gerçi daha hazırlıklı ve başarıya ulaşması kesin görünen bir darbe hareketi olsaydı, ne Erdoğan halkı meydanlara çağırabilir, ne de taraftarları buna olumlu yanıt verebilirdi. Fakat bu darbe sırasındaki meydanlara çıkış, darbeler tarihinde bir ilktir ve şimdi iktidar yanlılarından gelmiş de olsa sivil toplumun güçlendiğini göstermektedir. Üstelik karşı konulan darbe ülkeyi bir kargaşaya sürükleyecek gerici bir hareketti. Ona karşı direnmek doğrudur.
4.İstihbarat zaafını neye yormak gerekir?
Bu durum, MİT, Genelkurmay ve diğer bazı kuvvetlerin darbe girişiminin sonucunu beklediğini, o sonuç belli olmadan harekete geçmekte ayak sürüdüklerini, kulaklarının üstüne yattıklarını, sonucun başarısızlığını sezdikleri zaman hükümet tarafına geçtiklerini düşündürüyor.
5.Tayyip Erdoğan bundan sonra eski tek adam olma, milleti ayrıştırma ve her istediğini yapma politikalarına devam edebilecek midir?
Hayır, edemeyecek ve ister istemez geri çekilecektir. Buna dış politikadan başlamıştı. İç politikada da bazı yumuşama işaretleri vermişti. Fakat onun bu konutlardaki anlayışları da kafasında gidip gelmektedir. Darbe gecesi Taksim’deki kalabalığı görünce oraya cami ve kışla yapılacağını söyleyerek eski tutumunu orta koymuş fakat bu söyleminde ısrar etmemiştir. Partinin ve hükümetin ileri gelenleri ise rejimin korunması için muhalefetle bir mutabakat arayışları içindedir.
6.Sosyal demokratların ve sosyalistlerin tutumu ne olmuştur?
Darbenin daha ilk saatlerinde bunun Fetullah örgütünden geldiği anlaşıldığı için muhalefetin buna karşı çıkması doğaldı ve öyle de olmuştur. “Tayyip Erdoğan iktidarı gitsin de ne olursa olsun!” denemezdi. Erdoğan politikaları yara aldığı için muhalefetin halkın önüne geçme şansı artmıştır. Şimdi geçerli kavramlar muhafazakârlık, tek adam yönetimi değil, laiklik, insan hakları, demokrasi, iç barış ve uzlaşmadır. Partizanlık güç kaybetmiş, liyakat öne çıkmıştır.
7.Ordunu konumu nedir?
Ordu gerek geçmişindeki darbeci geleneği, gerek Fetullahçı sızmalar karşısında uyanık olamayışı, hatta bu darbe girişiminin ordu içinde örgütlenmesi nedeniyle biraz daha itibar kaybetmiştir. Onun yeniden yapılandırılacağı anlaşılıyor. Şimdi devreye sokulacak olan, polis örgütü gibi, uzun vadede bir AKP ordusu kurmaktır.
8.Darbeyi ABD mi planladı?
Böyle bir iddia kanıtlamaya muhtaçtır. Fetullah Hoca’nın ABD’de oturuyor olması ve ABD hükümetinin Tayyip Erdoğan’ın bazı politikalarıyla çelişiyor olması bu iddiayı tek başına kanıtlamaz. ABD de bu iddiayı reddetti. Darbeyi ABD’nin örgütlediği kanısında ise hükümetin bu devletle diplomatik ilişkiyi kesmesi gerekir ki öyle bir ihtimal görünmüyor. Bu iddia, Türkiye’deki bütün politik gelişmeleri ABD’nin planladığı gibi bir komplo teorisinin uzantısı olma ihtimalini de barındırıyor. Türkiye’yi yöneten sınıflar arasında ABD’nin darbe yapacağı kadar tehlikeli bir anti Amerikancılık yoktur. ABD’nin Gülen’e verdiği rol ile Erdoğan’a verdiği rol aynıdır. Şimdi Türkiye’de bir seçmen kitlesine sahip olmayan Gülen’i feda etmesi beklenebilir.
9.Darbecilere karşı nasıl davranılmalıdır?
Darbeciler adil bir hukuk sistemi içinde yargılanmalı ve kanunda yazılı cezalara çarptırılmalıdır. Bunun ötesinde işkence yapmak, sanıkları avukatsız bırakmak, ölenlerin namazlarının kılınmalarına engel olmak ve mezar yeri vermemek, yakınlarını da suçlu kabul etmek yanlış olur. Darbe yargılamasında tek ölçü sanıkların bu darbe girişimiyle somut ve kanıtlı ilişkisi olmaktır. (23 Temmuz 2016)