TARİHTEN BİR YAPRAK

Güven KARABENLİ

22 yaşındaydım, Paristeydim. Çok şeker Hollandalı bir kızla tanıştım. Hippi günleriydi..Onun üstünde mor, yeşil çiçekli bir gömlek, gözünde yuvarlak gözlükler, benim üstümde çiçekli bir gömlek, el ele, kol kola, sarmaş dolaş Paris'in zevkini çıkardık.

Yolda yürürken ben şarkılar söyledim, o dans etti. Hiç kimseye aldırış etmedik. Paris'in o güzel parklarında sarılıp yattık çimenlerin üzerinde. Lüksenburg garden isimli, ucuz mu ucuz bir otelde kaldık. Çarşaflarızı kendimiz değiştirdik. Otel sahibi alkolik bir Fransızdı. Öyle tatlı birşeydi ki. Her gördüğünde bir şişe şarap verdi bize "İçin için iyi gider" dedi çapkın çapkın göz kırptı. Çok sevimliydi.

Sonra benim Kanada'ya dönme zamanım geldi. Otelde ayrılalım dememe rağmen sevgilim benimle Gar De Lion tren istasyonuna gelmekte ısrar etti. Sırtımızda sırt çantaları Gar'a kadar yürüdük. Ben yine şarkılar söyledim, o yine dans etti. Sanki her şey normal hiç ayrılmayacak gibi davranmaya çalıştık.

Sonunda gara geldik. Uzun bir platform da uzun uzun yürüdük. Uzun uzun sarıldık, uzun uzun öpüştük uzun uzun gülümsedik birbirimize.

Ve ben trene bindim. Pencereden birbirimize baktık. Birden hiç bir şey söylemeden arkasını döndü ve garın kapısına doğru hızlı adımlarla yürüdü gitti. Giderken gözlerinden akan yaşların Gar de Lion istasyonunun tarihi taş zeminine düştüğünü gördüm. Hiç arkasına bakmadı. Ne yapacağımı bilemedim. Kaskatı kesildim, dondum kaldım öylece.

Bir daha da birbirimizi görmedik.

Bu yazıma eklediğim Alpay'ın videosunu dinlediğimde o günlere döndüm ve bu anımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Tarihten bir yaprak işte.