Körfez’deki binlerce tatil sitesinden biri olan ve 27 yıllık geçmişi olan 84 evlik Bizim Köy Tatil Sitesi’nde günlük hayat güneş doğarken başlıyor. En erken kalkanlar, sabah serinliğinde denize giren birkaç kişi. Daha sonra sokaklarda birer ikişer insanlar büfeye ekmek ve gazete almaya giderler. Bazılarının kahvaltı yapması öğleyi bulur.
Öğleden sonra deniz ve havuza girenler çoğalır. Öğle uykusuna yatanlar vardır. Akşam yemekleri herkes için farklı saatlerdedir. Birbirlerine oturmaya gidenler akşamüstlerini ve geceyi tercih ederler.
Burada herkesin farklı bir hayat yaşadığını söylersek daha doğru olur. En iyisi tatil köyünde kendi günlük programımı yazayım.
NERDEYSE KURULMUŞ BİR SAAT GİBİ
Yataktan kalkış saatlerim saat yedi ile dokuz arasındadır ki, bunu belirleyen yatış saatimdir. Bazen de geç yattığım halde uyku tutmadığından erkence kalktığım olur. Eşim o saatlerde denize gider ve gelirken ekmek ve gazeteleri de getirir. Benim uyanmamdan önce dönmemişse çayı demlerim. Fakat kahvaltıya kadar küçük bir fincan neskafe içerim.
Kahvaltıdan sonra ilk yapacağım iş Cumhuriyet ve Birgün gazetelerini okumak, doğrusu bu, iki saatten az sürmez. Ardından bilgisayarı açarım. Ankara’da masaüstü bilgisayar kullandığımdan bu dizüstü bilgisayara alışmam kolay olmamıştır. Bu işlerden anlayan komşulardan rica etmişimdir ve onun programını benim alıştığım düzene göre ayarlamışlardır. Gene de beni hayli zorlamaktadır.
Benim internette her gün bakacağım programlar sayfa başına yer imi olarak yerleştirilmiştir. Önce facebookta gelen “evraka” bakarım. Bir gün önce paylaştığım ve bloğuma da yerleştirdiğim yazı, arkadaşlar tarafından nasıl bir muameleye tabi tutulmuş, meraka değer. Bazı gönderilerim beklediğim ilgiyi görmemiştir, bazılarını beğenenler, yorumlayanlar ve paylaşanların sayısı başını alıp gitmiştir. Paylaşımlarımın gördükleri ilgi arasındaki farkın neden kaynaklandığını anlamaya çalışırım. Yazının arkadaşları (okuyucuları) ilgilendirme derecesi mi, gündemle ilgisi mi, bunlara koyduğum fotoğraflar mı? Anlayamam.
İkinci olarak, elektronik posta yoluyla paylaştığım aynı yazıların yerel basında ve internet sitelerinde yer alıp almadığına bakarım. Bunlar ortalama olarak 7-10 sitede yer alır. Sonra internetten gazete başlıklarını gözden geçirir, Hürriyet’ten Ahmet Hakan, Sedat Ergin, Taha Akyol, Sözcü’den Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun gibi birkaç yazarı okumadan duramam. Odatv, T24 gibi bazı haber sitelerinde gezindiğim de olur.
Ayvalık’ın öğle sıcağı nedeniyle uyku iyice bastırmışsa bir-iki saat uzanıp kestirmekte yarar vardır. Uyandığımda bir kahve iyi gelir. Gündüzün yakıcı güneş, ufka üç mızrak boyu kalmış ve denize gitmenin zamanı gelmiştir. Fakat eğer Ayvalık’ın hiç eksik olmayan ve bazen kuduran rüzgârı iyice sertleşmemişse ve deniz çok dalgalı değilse. Harabe halindeki zeytinyağı fabrikasının iskelesinde biraz güneşlenip vücudum tuzlu suyla tanışacak kadar bir süre denize dalar çıkar, mayom biraz kuruduktan sonra eve gelir bir duş alırım.
GÖLGEYE KAÇIŞ
Güneşin durumuna göre şimdi balkon değiştirip kitap okumaya dalmanın zamanıdır.. Bu okuma, akşam yemeğinden sonra da geç saatlere kadar devam eder. Geniş bir zeytin bahçesine bakan balkonda gece kuşlarının sesleri arasında kitap okumanın ayrı bir zevki vardır. Seyrek olarak site içinde bir ziyarete gitmemişsek ve bir komşu gelmemişse bütün yaz bu okuma ve yazma mesaisi devam eder. Bazen okumanın yerini yazma alır ve iki günde bir yayımlanan yazıları yazıp paylaşmak iki-üç saati bulur.
Buraya geldiğimiz ilk yıllarda çevreyi tanıma hevesiyle, arabamızla da birlikte geldiğimizden Ayvalık’a daha çok iner, Körfez’de dolanır, Kozak Yaylası’nı da arada bir kolaçan ederdik. Şimdi bunlar hemen hemen kesilmiştir.
Evde kısa pantolon ve atletle oturarak sıcaktan yanmaktan kurtuluruz. Şapkasız da güneşe çıkmak sakıncalıdır. Ayağımızda tokyo ile dolaşırız. Pantolonu, çorabı, ayakkabıyı ancak şehre inerken giyeriz. Sitenin yanındaki zeytinlikte hayrat incir ağaçları vardır. Ara sıra ağaca çıkıp incir toplar, komşulara da dağıtırım. Ancak ne yazık ki, çekirdekleri diş protezimin altına girip damağımı acıttığından kendim bunlardan yararlanamam!
Okuduğum kitabı elimden bırakmaya kıyamadığımdan yatış saatim genellikle gece ikiyi bulur. Sitede artık gece bekçisinden başka uyanık kimse kalmamıştır.
Bizim Köy Tatil Sitesi’nde her yaz bir ay benim tatilimin programı hemen hemen budur. Ağustos sonunda Ankara’ya döneriz. Denize girme dışında yapmakta olduğum işlere orada devam ederim. Bir müminin her akşam yatarken, “Ben bugün Allah için ne yaptım?” diye sorması gerektiği gibi, ben de her akşam “Bugün iyi ve yararlı ne yaptım?” diye sormam gerektiğine inanırım. Zamanım boş geçerse buna yanarım. Çünkü vakit, geri gelmeyecek en büyük zenginliktir.