Sizlerle bir hikaye paylaşmak istiyorum;
Tilki ormanda gezmektedir. Bir ağacın dalında asılı bir geyik budu görür. Açtır ama şüphelenir, dikizlemeye başlar ve görür ki bu bir tuzak: Geyik budu bir ip ile bombaya bağlıdır. Uzaklaşıp pusuya yatar. Biraz sonra kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabii, tilkiye sorar: "Ne yapıyorsun dostum?"
Tilki cevap verir: "Hiiiç... Yatıyorum."
"Burada bir but var."
"Evet, var."
"Neden yemedin?"
Tilki sakince cevap verir:
"Bugün orucum."
Kurt kendinden emin:
"Ben yiyeyim o zaman."
Tilki "Buyur afiyet olsun" der.
Kurt buda uzanır uzanmaz bir patlama, ortalık toz duman. Kurt yaralı, perişan bir halde yatarken tilki sakince budu yemeye başlar. Bunu gören kurt: "Lan hani oruçtun?"
Tilki pişkin pişkin "Biraz önce top patladı duymadın mı?" der...
Bu hikâye, Deniz Gürsoy'un Oğlak Yayınları'nın yemek serisinden çıkan yeni kitabı 'Ramazan Geldi, Hoş Geldi, Baklava Tepsisi Boş Gel(me)di'den.
Ramazanın ilk iftarını huzurevinde açtık. Marmaris belediye Başkanı sayın Muhammet Ali Acar, Marmaris Belediye Başkan Yardımcısı Halil Gökovalı, Marmaris Belediye Meclis Üyesi Muzaffer Özlü, Ak Parti Marmaris Belediye Üyeleri Abdullatif Hıdır ve Zehra Tavacı, Marmaris Zabıta Amiri Ünsal Paşalı ve Muhabir arkadaşlarında katıldığı iftar neşe içinde açıldı.
Bizim dünkü gazetede bir haber vardı. CHP'liler, Ak Partililerle Camii açtı diye. Karşımda Başkan Acar ile AK Partili Hıdır'ın samimi şekilde sohbet etmesinden dolayı haberimizi masada bulunanlarla paylaştım. Yarında (bugün) bu iftar haberi çok iyi olacak diye de ekledim. Çünkü insanlarımız kavga, bağırtı, gürültü istemiyor. Diyecekseniz ki, burası turizm şehri. Meyveciler büfecilere; İçmeler'de otoparkçılar Gazeteciye saldırır. Biz izleriz bana ne derseniz o başka. O zaman işte gürültü de bağırtıda çıkıyor. Eee ne yapacaksın hayat işte. Adamın damarına basıyorlar. Eşeğin canı yanınca atı bile geçermiş ya
Hepimiz dünyada faniyiz. Benim düşüncem bütün insanların mutlu yaşamasından yanadır. İnsanoğlu dünyaya çile çekmek için gelmiyor ya. Ama insanoğlunun kaderi vardır. Kaderinde ne yazıyorsa onu yaşıyorsun. Kader ve kazaya inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane ederek, kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Bir insan "Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir etmiş, ben ne yapayım?" diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kendisini suçsuz gösteremez, kaderi mazeret olarak ileri süremez. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Ayrıca sır olan kaderin iç yüzü Allah'tan başkası tarafından bilinemez. O halde kader ve kazaya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslam'ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da bir ilahî kanundur ve bir kaderdir.
Yaradan'a şükredelim. Sağlığımız yerinde elimiz kolumuz tutuyor. Nice insanlar var, hastane odalarında kapıya bakıyorlar, kim gelecek diye
(Allah'a Emanet Olunuz)