Kadrolu okurlarım bilirler. Bir zamanlar ben Osho’nun öğrencisiydim. Daha önceki yazılarımda Osho’nun Amerika, Oregon da ki okulunda yaşadığım bazı anılarımı sizlerle paylaşmıştım. ( Bilmeyenler için yazıyorum) Osho dünyaca tanınmış Hint asıllı bir filozoftur. 1990yılında vefat eden bu büyük adamın yüzlerce kitabı ve halen dünyanın çeşitli yerlerinde okulları vardır.
Osho bir toplantıya şu öyküyle başlamıştı; Birlikte seyahat eden iki Budist rahip bir ırmağın kenarına gelirler. Bahar geldiğinden karlar erimiş, su seviyesi yükselmiş, geçmek zor bir hale gelmiştir. Köprü yoktur. Karşıya nasıl geçeceklerini düşünürlerken, ırmağın kenarında durmuş korkulu gözlerle suyun hızla akışını izleyen genç ve güzel bir kadını fark ederler.
Rahiplerden biri kadını kucağına alır ve zor da olsa karşıya geçer ve kadını kucağından indirir. Sonra diğer rahipte karşıya geçer ve iki rahip yollarına devam ederler. Akşam olunca buldukları terk edilmiş bir ahırda geceyi geçirmeye karar veririler. Uykuya dalmadan önce rahiplerden biri öbürüne döner ve “Biliyor musun sen o kadını kucağına aldın, bu gün günah işledin” der. Diğer rahip gülümser ve” Ben o kadını ırmağı geçtikten sonra kucağımdan indirdim. Sen hala taşıyor musun? Diye sorar.
Osho öyküsünü tamamladıktan sonra o kocaman kahverengi gözlerini gözlerimize dikti ve “Dünyada en güzel şey temiz bir kalbe sahip olmaktır” dedi.Sustu, bir müddet yüzlerimizi inceledi.Sonra “Eger temiz bir kalbe sahip değilseniz, kıskançsanız, fesatsanız, içten pazarlıklıysanız, değil bir rahip olmak ne olursanız olun, hayatta hiçbir bok olamazsınız “ diye sözlerini tamamladı. Salonda ki herkes gülmeye başladı. Osho hiç gülmeden yavaşça ayağa kalktı. Her zamanki “Namasti” selamını verdi. Arkasını döndü. Üzerindeki ipek kaftanı uçuşarak çıktı gitti.
70 li yılların sonu Kanada’da yaşıyordum. Kış mevsiminde bir iş seyahatine çıkmış, Toronto’nun 300 Km kuzeyinde, North Bay şehrinde gece mütevazi bir otelde kalıyordum. Dışarıda tipi vardı. Hava en az eksi 30 falandı. 10 Yıldır Türkiye’ye gitmemiştim. Akrabalarımın, arkadaşlarımın hiç birini görmemiştim. Kararlı bir şekilde bir yaşam mücadelesi veriyordum. Bütün gün karla kaplı yollarda araba kullandığımdan kar gözlerimi almış çok yorulmuştum.
Uykuya dalmadan önce Oşho’nun bu öyküsü aklıma geldi. Ellerimi açtım, "Allah’ım bana bilerek veya bilmeyerek zararı dokunmuş, kaba davranmış, haksızlık etmiş, beni üzmüş herkesi affediyorum. Hakkımı helal ediyorum. Sen onların işlerini güçlerini rast getir. Yollarını açık tut. Dert verip, derman aratma" diye dua ettim, ve uykuya daldım.
Uykumda bütün hayatım boyunca hatırlayacağım şu rüyayı gördüm. Bir kartal olmuş uçuyordum.O kadar güzel, o kadar hafif hissediyordum ki kendimi inanamazsınız.Yemin ederim uçmayı, uçmanın güzelliğini, kanat çırpmayı, rüzgarın beni taşımasını hissettim. Uçma hissi tarif edemeyeceğim kadar güzel bir histi. . Bir daha da böyle bir rüyam olmadı.
Ve sevgili müritlerim, işte burada naylon şeyhiniz devreye girer ve der ki; Hoşgörü, affetmek,,bağışlamak mutluluğun üç olmazsa olmaz anahtarıdır. Allah’a yaklaşmanın üç yoludur. Negatif duyguların, dedikodunun, kıskançlığın, içten pazarlılığın hamalı olup, bir köstebek gibi yer altında yaşamak ta, o duyguları sırtınızdan atıp, bir kartal gibi yükseklerde uçmayı seçmek te sizin elinizde.
Eğer her şeyiniz var, sıhhatiniz yerinde ama hala mutsuz hissediyor sanız, mutsuzluğunuzun sorumlusu sizsiniz. Başka kimseyi suçlamayın.
Olur mu canlar?..