• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • Muğla 13 °C
  • İzmir 17 °C
  • Aydın 16 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 11 °C

VATANI SOSYALİZMLE SAVUNMAK

Zeki SARIHAN

 

 

 

 

Vatanları işgale uğrayan Ukrayna halkı, Rusya gibi bir savaş makinasının karşısında kahramanca direniyor. Hiçbir milletin çoğunluğu, başka bir milletin yönetimi altına girmek istemez. Vatan savunması, vahşi doğada da gördüğümüz gibi canlıların kendi yaşadıkları yeri savunma güdüsünden farksızdır.

Vatan savunması, vatanın maddi varlıklarını, halkın DİLİNİ, kültürünü, namusunu savunmadır aynı zamanda.

Bir savunma savaşının başarıya ulaşması, düşmanın gücüne, düşmanlar arasındaki çelişkilerin şiddetine, coğrafyanın yapısına, başka halkların desteklerine olduğu kadar yurttaşların bilincine, birliğine, savunma araçlarının kalitesine bağlıdır. Savunma savaşına komuta eden kadroların önderlik yeteneklerini de ihmal etmemek gerekir.

Türk Kurtuluş Savaşı’nda bütün bu etmenler rol oynamıştır. Her şeyden önce Türk milleti, savaşmayı bilen ve savaşlarda “ Yakup Kadri’nin o yıllarda yedek subaylar için kullandığı gibi “kerpiç gibi pişmiş” bir milletti. Türklerin daha önceki devirleri hesaba katmasak bile, son olarak 600 yıllık bir devlet deneyimi vardı. Büyük savaştan yenik çıkmıştı ve galipler bunun bedelini milleti vatansız bırakarak ödetmek istediler. Ancak aralarında çelişkiler vardı ve savaşı yönetenler bu çelişkilerden yararlanarak savaş yılları içinde düşmanı teke indirdiler. Milleti seferber etmeyi başardılar ve bütün maddi kaynakları harekete geçirdiler. Mazlumların dünyasının da desteğini aldılar.

Her savaşın yapıldığı döneme özgü karakterleri vardır ve hiçbiri diğerine tıpatıp benzemez. Fakat genel bir benzetme yapak gerekirse Ukraynalıların savunma savaşı ile Türk Kurtuluş Savaşı arasında benzerlikler vardır. Aralarındaki önemli fark da Batının emperyalist karakteri değişmemiş, fakat Rusya o zaman Sosyalist iken yaklaşık otuz yıldır kapitalist-emperyalist bir ülke haline gelmiştir. Ukrayna’nın asıl kurtuluşu da bu iki canavardan kurtularak tam bağımsızlığını kazanması ve tarafsızlık ilan etmesiyle mümkün olacaktır.

SOSYALİZMİN VERDİĞİ DİRENÇ

Milletler ve devletler arasında dünya tarihi sayısız savaşlara sahne oldu. Bu savaşlardan esaretle de kurtuluşla da sonuçlananları tarih tanıklık ediyor. 20 Yüzyılın başından beri yapılan savaşları diğerlerinden ayıran önemli bir özellik, bu savaşlarda emperyalist saldırganların burnu kırılmasıdır. İngiliz İmparatorluğu Britanya adalarına kadar geriledi. Lenin’in ifadesiyle bir milletler hapishanesi olan Çarlık idaresinde yaşayan milletler Ekim devriminin hapishane kapılarını açmasıyla millî özgürlüklerine kavuştular. İkinci Dünya Savaşı’nda Faşist Almanya ezildi. Bütün Doğu Avrupa ve Balkanlar sosyalist rejime geçtiler.

Yirminci Yüzyıl savunma savaşlarının bir özelliği de çoğunda emekçilerin bu savunmada önderliği ele almasıydı. Gerçi bunun 1871 Paris Komünü’nde yaşanan fakat hem Fransız burjuvazinin hem de onlara yardıma koşan dış güçlerin amansız batırma hareketiyle ancak iki ay dayanabilmiş bir işçi yönetim örneği vardı. Paris işçilerinin direnişi o zamana kadar görülmemiş bir mucize idi. Çünkü dünya tarihinde ilk kez işçiler yeni bir devlet kuruyorlardı. Artık bütün servetler burjuvazinin elinden alınarak işçilerin refahı ve mutluluğu için kullanılacaktı.

Komünün verdiği ders, Ekim Devrimi’nde kullanıldı. Ekim devrimini Rus emekçileri yaptı. Onlar da Komüncüler gibi direniş destanları yarattılar. Çünkü Enternasyonal Marşı’nda da dile getirildiği gibi onları kurtaracak olan kendi kollarıydı. Ağadan, beyden, paşadan ve kiliseden fayda yoktu.

Emperyalistler, “Yol olur” korkusuyla Ekim Devrimi’ni boğmak istediler ve hem bu devrimi bastırmak için Rusya’ya asker gönderdiler, hem de içerde Çarlık yanlısı bazı savaş ağalarını desteklediler. Ancak emekçilerin bir kere gözü açılmıştı ve madem her şey emek sayesinde oluyordu, her şey emeğin olmalıydı. Sosyalizm, emekçilere vatanı savunmak için büyük bir direnç veriyordu. Sosyalizmle vatan savunması birleştirilmişti.

20. Yüzyılın öteki büyük devrimlerini göz önüne alalım: Koskoca Çin, hem Japon, hem onun ardından gelen Amerikan işgalinden bu politikayla, yani vatan savunmasının sosyalizmle birleşmesinin bir ürünü değil mi? Çan Kay Şek vatan savunmasını neden yarıda bırakmış ve bir emperyalistin müttefiki haline gelmiştir de, Mao Ze Dung sonuna kadar direnebilmiştir?  Bunun nedeni, hiç şüphesiz onun sosyalist dünya görüşüne sahip olmasıdır. Çin’in bağımsızlık ve sosyalizm zaferi olmasaydı, bugünkü Çin hangi durumda olurdu?

İkinci Dünya Savaşı’nda her milletten sosyalistlerin vatan savunmasında milyonlarca kayıp vererek direnmeye devam etmesinin nedeni de anavatanı savunmak kadar, sosyalizmi yaşatmak kararlılığıdır. NAZİ ordusu gibi disiplinli bir ordu meydana getirmiş olmakla birlikte Almanya’nın bu savaşta yenilmesinin başlıca nedeni de Sovyet emekçilerinin direnişidir. Bu sosyalizm ve anavatanı birlikte savunma ideolojisi Vietnam’a, Kamboçya’ya, Kuzey Kore’ye, Küba’ya da zafer getirdi.

İşçi sınıfının güçlü olmadığı ve buna bağlı olarak güçlü bir sosyalist liderliğin çıkamadığı ülkelerde, bağımsızlık savaşı zaferle sonuçlandığı halde, bu ülkelerin burjuva ve toprak ağaları çok geçmeden kaderlerini emperyalistlerin kaderleriyle birleştirmişlerdir. Bunun açık örneği Batı emperyalizmiyle savaşan ve siyasi bağımsızlığını kazanan Türkiye’nin 24 yıl sonra ABD’nin yörüngesine girmesi, 30 yıl sonra da savunmasını NATO’ya emanet etme gafletinde bulunmasıdır. Hem de bağımsızlığı için savaşan Kore kahramanlarına karşı asker göndererek!

TARİHİN SONU GELMEDİ

Bu konuda açıklanması gereken en önemli soru, Ekim Devrimi’nin varisleri olan Sovyet halkları, nasıl olmuştur da hiç hesapta olmayan bir biçimde yeniden kapitalizmin pençesine düşürülmüştür? Şimdi bunların başına geçmiş ve Çar olmaya özenen Putin, NATO’nun genişlemesini bahane ederek bir devletin topraklarını istila edebiliyor? Nasıl olmuştur da, sosyalizmin yıkılmasından birkaç yıl sonra milyonlarca dolara sahip olan oligarklar ortaya çıkmıştır? Bu durum şüphesiz kapitalizmin dünyanın bu bölgesinde (ve bu bölge oldukça geniştir) sosyalizme karşı üstünlük sağladığının kanıtıdır.

Demek ki, adı komünist olan partilerin içinde bile komünist görünüp sinsi sinsi kapitalizme hayranlık besleyen ve onu geri getirmek isteyen ajanlar varmış. Lenin bu gerçeği görmüş ve sosyalizmden kapitalizme dönüşün mümkün olduğunu yazmıştı. Korktuğu, kurduğu eşitlikçi düzenin başına geldi.

Kolay mı? Beş altı bin yıl boyunca köle sahiplerinin, firavunların, imparatorların, çarların, sultanların yönettiği bir toplum düzeninden emekçilerin derlenip toparlanarak iktidarı ele geçirmesi ve iktidarlarını koruması?

İnsanlığın önünde daha uzun bir gelecek var… Emekçiler yenile yenile yenmeyi öğrenecekler.

Demem o ki, Ukrayna halkı, kendilerinden beklenmeyen şiddette bir direniş gösteriyor. Sosyalist bir rejimleri olsaydı, daha uzun süre ve daha büyük bir şiddetle direnme şansları olacaktı. Bu direniş, Ukrayna’da oligarkların iktidarını ayakta tutmak için olamaz. Ama kim bilir, bu direnişin sürmekte oluşu da Ukrayna’da hatırı sayılır bir sosyalist kitlenin bulunuşu ve onların bundan önceki direnişlerin mirasını devam ettirmeleridir… 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141